26 Mart 2013 Salı

Müzik Üzerine Karalamalar


Ergenken her fırsatta radyoda duyduğum şarkıları 60'lık veya 90'lık kasetlere kaydederdim. Çünkü dinliyorduk. O zamanlar da kalitesiz müzik vardı elbette ama kimimiz o müziklere dilensek de her dilenci gibi biz de yolumuzdan döndük. Kaliteli müzik diye adlandırdığımız şey şarkıların bize bir şey anlatmasıydı önceleri. Büyüdükçe işin teknik boyutuna baktık, müziği icra edenin yaratıcılığı, enstrümanlardaki yetkinliğiydi üzerine eğildiklerimiz. İlk zamanlarda çok yalnız hissettik kendimizi. Dinlediğimiz müzikler bizi ucube gibi hissettiriyordu sanki. Bir bakıma güzeldi aslında bu durum. Farklı olma çabasına girmeden farklı olduğumuzu hissediyorduk. Şimdi bakıyorum da, kalitesiz, hemen tüketilen, 1 ay sonra bile hatırlanmayan şarkılar, gruplar, müzisyenler sunuluyor gençlere. Dolayısıyla bizim zamanımızdan tek farkı gençlerin kötü müziğe de, iyi müziğe de kolay ulaşabilmesi. İnternet yokken plak firmaları vardı ve bu firmalar gerçekten iyi değilseniz size yatırım yapmazdı. Şimdi ise herkes kendi evinden plak şirketi kurup ünlenebiliyor. Youtube'da en çok izlenen kliplere bakınca 35 yıllık eskimeyen şarkılar, kaliteli gruplar günümüz gençlerinin umrunda değil elbette. İsmi lazım değil, 1-2 yıl önce piyasaya çıkmış 13-14 yaşındaki çocukların klipleri 60-70 milyon kez izlenmişken, en basitinden, bir rainbow - temple of the king gibi bir kült 5 milyon kez izlenmiş ki bu rakama da muhtemelen youtube'un yaygınlaştığı son 5-6 yılda ulaşılmıştır. Kötü müzik hala var, kaliteli müzik de öyle. Mesele, taze beyinleri bu kalite farkını ayırt edebilecek düzeyde yönlendirmek olur. Bu konuda mesleğim gereği çocukluktan başlayarak herkesi yönlendiriyorum. Onu bunu bilmem de, müzik önemli arkadaş! Gözlemlerim bana, bugüne kadar gördüğüm karakteri oturmuş insanların güzel müzikler dinlediğini gösterdi. Bazı şeyler değişmez. Bu da değişmeyecek.