21 Eylül 2010 Salı

Dexter Geliyor...


UYARI: Aşağıdaki yazı fena halde spoiler içermektedir.

Dexter 5.sezonun başlamasına yaklaşık 1 hafta kaldı. Sezon finali olarak piyasadaki dizilere göre bence en ilginç finali de Dexter yaptı. 4.sezonda seri katil olarak farklı bir karakteri kendisine örnek alan ve hem aile babası hem de seri katil olabileceğine inanan Dex, Harry'nin uyarılarına kulak asmadan dürtülerinin peşine düşmüştü. Dexter, sezon finalinde bunun bedelini eşi Rita'yı kaybederek ağır bir şekilde ödedi ki bu da sezon finalinde biz Dexter fanlarına soğuk duş etkisi yaptı. Rita'nın ölmesi bazı erkek hayranları da üzdü diyebiliriz. Zira Rita'yı beğenenlerin ortak görüşü, 3 sezondur dizide olan Rita'nın 4.sezonda ayrı bir güzelleşmeye başladığıydı. Tam güzelleşti derken o da gitti. 3.sezondaki Fransız hatun Lila da kahramanımız Dexter tarafından öldürüldüğünde de, erkek fanlar bir hayli iç çekmişti.

Bu sezonda Dexter'ın, mutlu evliliği olan bir babadan, suç dürtülü bekar bir babaya dönüşümünü izlemek nasıl olur bilinmez ama izlediğimiz trailer'lara bakacak olursak 5.sezonda Rita ihalesi Dexter'ın üstüne kalacak gibi duruyor. İhale kalmasa da en azından şüpheli konumunda olacak Dex. Yapımcılar ve senaristler "sürprizlere açık olun,herşey olabilir" diyorlar. Hal böyle olunca "Rita acaba ölmedi mi?" sorusu geliyor akıllara. Çok az kaldı, umarım beklediğimize değer.

18 Eylül 2010 Cumartesi

The Tourist


Bu tür suç,entrika ve macera konulu filmler her zaman ilgi çekmiştir.İçerisindeki akıl oyunlarıyla izleyicinin hayranlığını kazanan bir film bekliyoruz.Angelina Jolie ve Johnny Depp varken oyuncu kadrosu açısından zaten söylenecek bir söz yok.Jérôme Salle imzalı 2005 yapımı 'Anthony Zimmer'ın yeniden çevrimi olan filmin yönetmeni ise Florian Henckel von Donnersmarck.Ülkemizde 10 Aralık 2010'da gösterime girecek olan bu filmi sabırsızlıkla bekliyorum.

BloXoo ve Twitter Üyeliği




Yazılarımız bundan sonra BloXoo ve Twitter aracılığı ile de yayınlanacaktır.Yeni dönem iyi olur umarım...

REFERANDUM SONU TÜRK SİYASETİ



Referandum sonuçlandı ve Türk seçmeni yüzde 58’lik bir oranla anayasa değişikliği paketini onayladı.Altı çizilmesi ,üzerinde durulması gereken farklı noktalar elbette ki var ;ancak asıl sevindirici durum yüzde halkın yüzde 78’nin referanduma katılmış olması.Bayram ve tatilin ardından halkın ister evet,ister hayır desin duyarlılık gösterip referanduma katılmış olması sevindirici bir durum.

Gelelim referandumun getirdiklerine…

Öncelikle hayır sonucu çıksa idi,şu an Türkiye gündeminde konuşulacak ve tartışılacak ilk konu seçimler olurdu.Ancak muhalefet , diğer sivil toplum kuruluşları ve de hükümet anlaşılan Haziran 2011’i bekleme ,sürecin normal işlemesi noktasında ortak fikirdeler.Her ne kadar Mhp kanadından seçimin hemen yapılması konusunda bir fikir gelse de bu çok da işlerlik kazanacak ve de rağbet görecek bir fikir değildi.Yani mevcut referandum beklentileri sonucunda ortaya çıkan tablo,ülke siyasetinde bir erken seçim rüzgarına neden olmadı.

Referandumun kutuplar oluşturduğu herkesçe malum.Peki bu kutuplar kimlere yaradı ;kimler bu kutuplardan fayda sağlayamadı sorusu da önemli kanaatimce.Tek tek değerlendirmek gerekirse;Akp oluşan kutuplaşmış ortamda kazanan taraf konumunda.Evet oyunun çıkması Akp için zaten önemliydi ve bu gerçekleşti.Ancak bunun yanında referandum sürecinde darbelerin sıkıntılarını çekmiş,darbe zihniyetinin sona ermesinden yana olan Akp’li olmayan fakat muhafazakar seçmen tabiri verilecek insanların oylarını almak çok daha önemliydi ve bu gerçekleşti.Seçim sürecine kadar Akp bu seçmenlerin istekleri doğrultusunda politikalar benimseyerek,kazanılmış bu oyların devamlılığı için çalışacaktır.Yine yargının çeşitli değişikliklere uğrayacak olması fikrini benimsemiş,Akp seçmeni olmayan insanların evet oyunu vermiş olması da Akp için önemli ve yepyeni seçmen potansiyeli demek.Chp açısından ise kaybedilmiş bir durum yok;ancak Kılıçdaroğlu’nun dediği türden bir kazanım da yok.Yani Kılıçdaroğlu’nun Türkiye coğrafyasının bir çok yerini gezmesi ,seçmenlere hitap etmesi çok önemliydi.Bundan önce Chp liderlerinin bir kenara ittiği bölgelerde Kılıçdaroğlu’nun tek tek mitingler yapması,halk ile buluşması ,halkçı zihniyetin tekrardan kazanılması için önemli adımlar.Hatta hayır oylarının çok önemli bir kısmının da Chp oyları olduğu düşünülürse ;Chp önemli bir referandum süreci geçirdi ve başarılı oldu denilebilinir.Ancak Kılıçdaroğlu’nın oy kullanamaması olayı olmamalıydı.Aylar öncesinden basın yoluyla bu kendisine iletilmişti ve Chp’li gençlik kolları,Chp’li kurmaylar genel başkanları Türkiye turunda iken bu basit olayı halletmelilerdi.Mhp ise bu kutuplaşmanın açık ara kaybedeni.Referandum sürecinde tamamen uzlaşmacı olmayan bir tutum sergileyen Mhp,kemikleşmiş seçmenini de kaybetti.Ne olursa olsun ülkücülerin darbelerde çektiği sıkıntıları göz önüne alıp,bu maddelerin pozitif yanları üzerinde durulmalıydı.Ama Mhp bunu yapmadı ve hayırın önemli bir tarafı olmayı seçti.Yerel seçimlerde kazanılmış belediyelerde bile evet oyları ağırlıklı çıktı.Yani taban partinin verdiği mesajları samimi ve geçerli bulmadı.Bu da yetmezmiş gibi referandum sonuçlarının açıklandığı gece erken seçim olmalı sözü,Mhp’nin yanlış politikalar ile ne kadar ivme kaybetmekte olduğunun göstergesi olarak karşımıza çıktı.Bdp açısından ise siyaset üretmemek ,baskıcılık gibi kavramların partinin temel siyaseti olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.Boykot kararını benimseyen parti yöneticileri bazı kentlerde istediklerini tam olarak aldılar.Hakkari’de katılımın yüzde 7 ,Van’da 23,D.bakır’da 35 olduğu düşünülürse baskıcı politikanın Bdp adına meyve verdiğini görmekteyiz.Özellikle katılımın sadece yüzde 7 olduğu Hakkari’de devlet ne yazık ki çaresiz kaldı.Bdp bölge bizimdir mesajı verirken ister hayır,ister evet desin halk orada oyunu verebilmeliydi.

Kitle partilerinin referandum kazanımları veya kaybedimleri böyle.Ancak bir önceki yazıda da değindiğimiz gibi kutuplaşma ve oluşan,oluşacak ortamlardan nemalanma durumu siyasetin karanlık yüzü.Kutuplaşma farklılıkların önünü tıkadığı gibi ,siyasetin de her geçen gün halktan uzaklaşmasını sağlamakta.Ama tekrardan belirtmek de fayda var ki halk yani oy verenler de bu durumdan memnun.Ancak anlaşılmayan olay körü körüne eleştirmenin,hakarete varan yaptırımlar içinde olmanın hatta işi adeta mahalle baskısına dönüştürmenin sonucunun kime nasıl yansıdığını görememek.Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu ülke için iyi bir örnekti;fakat anlaşılamadı ve anlaşılmayacak.

Sonuç olarak bu ülke, sivil anayasanın ilk adımlarını attı ve bundan sonraki süreç çoğulcu ve daha kapsamlı bir anayasa değişikliğini beraberinde getirecek.Bunu referandum sürecinde muhalefet ve iktidar dile getirmişti ve inanmak istiyorum ki bu söylemlerinin arkasında duracaklar.Ancak bu anayasa ile ilgili hayır diyenlerin olduğu kadar evet diyenlerin de şüpheleri mevcut.Evet oyunun ülkede her şeyi değiştirmeyeceği açık.Burada önemli olan ülke hukukun demokratik ve kimsenin sultasına girmeden yönetilmesi.Akp yüzde 58 oyu salt olarak seçmeninden almadığını bilmeli ve bunun farkında olarak politikalarını yönlendirmeli.Muhalefet de daha yapıcı olarak ,her şeyi eleştir siyasetinden vazgeçmeli

Bundan sonraki sürecin daha demokratik bir Türkiye getirmesi dileğiyle…

1 Eylül 2010 Çarşamba

REFERANDUM EŞİĞİNDEKİ ÜLKE



Türkiye uzun zamandır tartışılan ve farklı kesimlerin farklı beklentilerinin olduğu referandum sürecinin son günlerinde artık.Maalesef ki en başından bu güne kadar referandum süreci politik yarış haline dönüştürüldü ve sonucunda halkın dahil olacağı bir anayasa değişikliği gerçek hatları ile incelenemedi.Aslında inceletilmedi demek de mümkün .Çünkü siyasal iktidar,muhalefet hatta meclis dışındakiler bu referandumu sivil anayasanın değişmesi olarak görmekten çok uzaklar.Hali hazırda herkes, referandum sonucunda oluşacak yapıdan nemalanma ,oluşacak ortam sonucunda kendi çıkarlarını rahatça sürdürebilmenin peşinde.

Bundan önceki yazılarda da belirttiğimiz üzere anayasanın sivilleşmesi ,halkın demokratik bir anayasa üzerinden yönetilmesi gerçekten çok ama çok önemli.Çünkü eğer ki demokrasiye inanıyor ve öyle yönetilmek istiyorsak bu şekilde bir anayasa değişikliği hepimizi heyecanlandırmalı.Ancak sürecin başından bu güne kadar anayasa değişikliği tasarısı siyasal rekabete dönüştü.Daha olayın henüz başında yani mecliste bu paketin görüşülmeye başlandığı günlerde paket tartışılma olmadan reddedilmeye çalışıldı.Ne olursa olsun paketin mecliste görüşülmesinden kaçmak,görüşmelere toplu olarak katılmamak demokrasi anlayışı ile uyuşmamakta.Halkın iradesi doğrultusunda milletvekili sayısına bakılmadan paket tartışılmalı idi ;ancak bu olmadı.

Muhalefetin güçlü kanadında durum böyleyken iktidar kanadı da anlaşılmaz tavırlar içinde maalesef.Hemen hemen her gün ülkenin farklı kesimlerinde kamu personelinin evet kampanyası içine sokulduğunun haberleri gelirken ,hayırlı ramazanlar sloganlarının üstünün örtülmeyi çalışılması yanlış bile değil çok ama çok çocukça.Diğer kesimlerinde kampanyalar yaparak taraf olma çabasını düşündüğümüzde işin ne kadar yanlış boyutlarda seyrettiğini izliyoruz ne yazık ki.

Süreç maalesef ki kötü bir şekilde başladı ve aynı şekilde devam etmekte.Ancak bu yaşanan süreçte çuvaldızı biraz olsun kendimize batırmakta fayda var.Halk olarak maddeler üzerinde ne kadar duruyoruz ki?Zaten kutuplaşmış ortamda taraf değil miyiz?İktidar yaptıysa bildiği vardır veya iktidar yaptıysa muhakkak karşı çıkmalıyız ayrımlarının tam ortasında değil miyiz?Karar alacak olan bizler meydanları doldururken içi boş söylem ve atışmalardan haz almıyor muyuz ki?Üzüntü verici ama bu soruların tamamının cevabı evet.Halk da kazanacaklarından veya değişecek hukuki ,sosyal ortamdan çok da haberdar değil.

Sonuç olarak maddelerin yoğun bir şekilde tartışıldığı bir süreç ve daha kapsamlı bir anayasa değişikliğini oylasa idik;çok daha iyi bir referandum atmosferinde olacaktık.Ancak evet-hayır oyununun içindeyiz şu an.Ne olursa olsun umarım bu maddeler bilerek ve düşünülerek taraf olmadan kararlar verilir ve referandum ülke tarihinde önemli bir dönüm noktası olur,daha demokratik bir Türkiye’den söz ederiz.

ERDEM ÇETİN