15 Şubat 2015 Pazar

SÖZÜN BİTTİĞİ YER… ÖZGECAN ASLAN





Başlığı sözün bittiği yer olarak belirledik; ancak belki de artık susmama, sözlerle yetinmeme zamanı… Olay henüz çok yeni ve her atılan tweet, her yapılan haber yaşanan acıyı daha da derinden hissettiriyor hepimize.

Gencecik bir üniversite öğrencisi hunharca, vahşice katledildi maalesef. Kim bilir belki de bu üniversite öğrencisi insanların psikolojilerini düzeltme sağlıklı akıllarla dolu bir toplum oluşturabilme hayalinde idi, psikoloji bölümünü seçerken. Ama olmadı, yaşamına inanılmaz bir son ile veda etti.

Gerçekten acının tarifi yok. Ancak artık Özgecanlar ölmemeli, onları uzak diyarlara gönderen aileleri bu türden kabusları yaşamamalı. Yine kızı, oğlu gurbete gidip tahsil hayatına devam eden aileler evlatlarını korkular içinde beklememeli.

Olayın o kadar farklı sosyolojik boyutları var ki… Öğrenimini tıpkı Özgecan gibi Çağ Üniversitesi’nde yapmış biri olarak, olayın yaşandığı Tok Otobüsleri ile o kadar çok yolculuk yaptım ki. O kadar sağlıksız koşullarda Çağ Üniversitesi- Mersin yolunun bitmesini bekledim ki. Ama bilenler bilir, bilmeyenler için aydınlatma lazım bu noktada diye düşünüyorum. Üniversite lokasyon olarak ne Adana ne de Mersin’e yakındır. Hatta okul Mersin il sınırları içinde gözükse de Adana’ya Mersin’e oranla daha yakındır. İşte bu noktada okul ile Mersin arası arabanızda yoksa, ulaşım için ya okul servisini (Okuduğum yıllarda sabah ve akşam servis vardı. Sonradan öğle servisleri de devreye girdi yanılmıyorsam) ya da hemen okulun önünden geçen Tok Otobüslerini kullanmak gerekir. İşte ilk olarak bu noktada sorumluluk alma zamanı diye düşünüyorum. Her ne kadar olay Tarsus’da olsa da Çağ Üniversitesi öğrencileri için belediyelerle irtibata geçip, öğrencilerini Tok işkencesi ile baş başa bırakmamalı, alternatif ulaşım destekleri sağlamalı.

Yine toplumsal duyarlılık çerçevesinde Tok Otobüsleri İşletmesi, yıllardan bu yana Adana- Mersin hattında kara yolları üzerinde bu kadar sıkıntılar yaşattıktan sonra, bu olaydan sonra ya kendine çeki düzen vermeli, herhangi bir değişiklik olmaması durumunda en ağır yaptırımlar kendilerine uygulanmalı, hatta ulaşım lisansları ellerinden alınmalı.


Elbette hiçbir şey Özgecan’ı geri getirmeyecek; ama en azından başka Özgecanlar için bu uygulamalar muhakkak yapılmalı.


Toplumsal Suçlar Nasıl Cezalandırılmalı?

Birçok insan bu vahim olay sonrası içi yanarak bu düzene isyan etti ve etmekte. Peki suça teşvik nasıl önlenmeli veya feryat eden kalplerin acısı nasıl dindirilmeli?

Bilindiği gibi ülkemiz idam cezasını uygulamayan ülkelerden biri. Peki idam cezası birçok ülkede varken bizde niye yok? Yani adi bir suç ile bir insanı vahşice katletmek arasındaki fark neden onlarca yıl ile müebbet arasında? Hiç uzatmadan ve acilen kanun koyucular, hukukçular bu olay ve türevi olaylar için idam cezasını gündeme almalılar kanımca. Çünkü vahşet  giderek bu ülkeyi sarmakta. Şiddet, canilik sokaklarda ve her an hepimiz bu tip barbarlıkların eşiğindeyiz.

Dediğimiz gibi olayın çok farklı boyutları var; ancak çareleri siyasilerin ağız dalaşlarında aramayalım bu sefer. Bu olay asla politik jargonların sakızı olmasın. Birkaç gündür bence olay yine farklı boyutlara çekilmekte. Hükümet onu demedi, o bunu dedi çığlıkları içinde gencecik bir üniversite öğrencisinin bu ölümü başka yerlere çekilmesin. Hatta bu olay salt bir kadın cinayeti olarak da görülüp; onca kadının öldürülmesi hadisesinde yaşananlar gibi unutulmasın. Çünkü bu salt bir kadın cinayeti değil; bu içine şeytan kaçmış bir cani ve suç ortaklarının bir insanı kesip, yakma ile sonuçlandırdığı vahşi bir eylem. Bu yüzden de bu olay muhakkak idam cezası ile son bulmalı.

Bu acının bir daha yaşanmaması için, Özgecan’ın ve tüm annelerin yanan yüreklerinin bir nebze olsun ferahlaması için neler yapılması adına birtakım şeyleri yazdık; ancak bu ülke nasıl böyle canileri yetiştiriyor, bir baba oğluna bir insanı yakması için nasıl yardım edebiliyor, insanın aklı almıyor. Aynı havayı, aynı toprakları paylaştığımız coğrafya bu türden vahşilikleri nasıl mübah görüyor anlamak mümkün değil. Özgecan olayını duyup da hala gencecik kızda hata arama peşinde olan vicdansızlar, bu olayı gerçekleştiren caniler, bu olaya susan dilsizler ve bu olay üzerinden rant sağlama peşinde olanlara cidden lanet olsun.

Söz belki de burada bitiyor işte.

Özgecan’ın annesi : ‘’Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi.’’

Mekanın cennet olsun Özgecan…

11 Şubat 2015 Çarşamba

87. Akademi Ödülleri


Malum 87. Akademi Ödülleri, nam-ı diğer Oscar Ödülleri, 22 şubatta sahiplerini bulacak. Bu yıl ödül törenini çoğu insanın Barney Stinson olarak tanıdığı Neil Patrick Harris sunacak. Bunun yanı sıra ödül verecek isimler arasında Jennifer Aniston, John Travolta, Sienna Miller, Chris Pratt gibi isimler var. Ayrıca Jack Black, Tim McGraw ve Anna Kendrick de ödül töreninde ekstra performanslar sergileyecekmiş.

Normalde her yıl takip ettiğim oscarlar hakkında ilk defa bir yazı yazayım dedim. Aslında son birkaç yıldır ödüllerin hak sahiplerine değil de popüler cast sahibi filmlere verildiğine inandığımdan bu konuda bir şeyler yazmak istemiştim ama şimdiye kısmetmiş. Nacizane bir şeyler karaladım. Film üstadı olduğumdan değil. Oscar ödüllerinin resmi sitesindeki "My Picks" kısmına kaydolup da kendi seçimlerimi yapamadığımdan siteye kızıp bu yazıyı yazdım. Yani, iyi de olmadı değil, en azından blog'un tozunu silmiş olduk. Yazıya başlamadan önce uyarayım; gidip "en iyi görüntü yönetmenliği x'in hakkıydı" falan diyeceğim dersem yalan konuşmuş olacağımdan bunca yıllık sinemasever olarak en iyi film, en iyi aktör-aktris, en iyi yardımcı erkek-kadın ödülleri üzerine 3-5 laf edip mevzuyu kapatacağım.Yazıya tabi ki en iyi film adaylarıyla başlayacağım. Aday filmlere baktığımızda bu yıl, en iyi film Oscar adayı olan 7 filmden 4'ü biyografi özelliği taşıyor. Son yıllarda gerçek hikaye veya biyografi filmleri trend olmaya başlamıştı zaten. Bu da izleyicilerin ve tabi ki akademinin gerçek hayattan kesitler taşıyan filmleri daha çok tercih ettiğine işaret. Neyse, kısa kesip filmlere geçelim.

Bu yıl Oscar'a en iyi film dalında adaylar şu şekilde;




Adaylar arasında öne çıkan filmler Birdman ve Boyhood. Neden derseniz, Birdman geniş ve çok ünlü kadrosuyla; Boyhood da çekim tekniğiyle Oscar'ın en büyük favorisi olarak gösteriliyor. Bana göre, Boyhood'un 12 yıl çekilmiş olması dışında bir olayı yok. "E daha ne olsun" diyeceksiniz ama konu artık birçok insan için sıradanlaşmış, çoğu çocuğun yaşadığı rutin şeylerden ibaret. Ayrıca olayın asıl kahramanı Ellar Coltrane'in oyunculuğu aşırı vasat kalmış. Richard Linklater'ın "hiçbir şey olmadan biten" filmlerine alıştık zaten problem o değil ama Boyhood'un 12 yılda çekilmesi dışında bir olayı olmadığı için Oscar'ı hak ettiğini düşünmüyorum. Whiplash, Selma da kötü filmler değil ama The Grand Budapest Hotel'e kıyasla eksikleri var. The Theory of Everything ve The Imitation Game ise neredeyse aynı tarzda işlenmiş filmler ve ikisi de bence harika ama dediğim gibi Wes Anderson The Grand Budapest Hotel ile bambaşka bir iş çıkarmış ve diğerlerini sollayacağına inanıyorum. Hele ki The Grand Budapest Hotel gibi bünyesinde samimiyet, başarılı oyunculuk ve gerilim, komedi, dram gibi birçok ögeyi barındıran bir film varken en iyi film Oscar'ını Boyhood alırsa o akademiyi kapatıp gitsinler. :(


En iyi erkek oyuncu adaylarına baktığımda hepsi iyi oyuncular olsa da, The Theory of Everything filminde Stephen Hawking'i adeta yaşayan Eddie Redmayne'i rakipsiz görüyorum. En büyük rakibi Micheal Keaton ve yine benzer bir filmde bilgisayarın mucidi Alan Turing'i canlandıran Benedict Cumberbatch görünüyor. Birdman film olarak bence kötü olsa da Keaton iyi bir oyunculuk sergilemişti. Yaşına başına hürmeten ona verirlerse şaşırmam ama Redmayne'e büyük haksızlık olur. Bu sefer cidden "Oscar Redmayne'in hakkıydı" diye dolanırım ortamlarda.


Gelelim en iyi kadın oyuncu ödüllerine...  The Theory of Everything'de Felicity Jones'un çok iyi oynadığına inanıyorum ancak -bence en iyi film adaylarında da olması gereken- muhteşem kurgusu, Rosamund Pike'ın efsane karakter yaratması ve akıcılığıyla Gone Girl filminin de birden çok dalda Oscar alabilecek özelliklere sahip olduğunu düşünüyorum. Bu ödül için favorim Rosamund Pike; plase ise Felicity Jones.


En iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllerinde kıyasıya bir mücadele olacağını sanmıyorum. Boyhood filmindeki çilekeş ana karakteriyle Patricia Arquette'nin zorlanmadan Oscar'a uzanacağı kanaatindeyim. Adaylar şu şekilde;



Ve son olarak en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülleri... Bana kalırsa en iyi erkek oyuncu ödüllerine göre adeta ölüm grubu gibi bir aday listesi mevcut. Benim adayım Whiplash'deki psikopat eğitmen J. K. Simmons tabi ki ama adaylar arasında Robert Duvall, The Judge'daki oyunuyla onu sollayabilir ve hakkıdır da. Yarışın bu iki aday arasında geçeceği inancındayım ama gönlüm Simmons'dan yana.



Kısaca seçimlerim şöyle;
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne (The Theory of Everything)
En İyi Kadın Oyuncu: Rosamund Pike (Gone Girl)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J. K. Simmons (Whiplash)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette (Boyhood)