22 Haziran 2010 Salı

ASIL ŞİMDİ GÜÇLÜ DURMA ZAMANI

Terör olaylarının içimizi yaktığı günlerden geçiyoruz.Daha da acısı çok önceden yaz aylarında terör olaylarının artacağını bilerek bu olayları yaşıyoruz.Verdiğimiz şehitler ve geride kalan ailelerin çaresiz durumlarını görmek ise çok ama çok zor hepimiz için.

Ancak terör bu sefer daha farklı ve boyut değiştirmiş durumda.Terör bu sefer kalıplarından çıkma ve bölgede söz sahibi olma hedefindeki Türkiye’nin karşısında.Bundan önce potansiyeli olan ;ancak kullanmaya cesaret edemeyen terör ile sindirilmiş Türkiye vardı.Ve de güç sahipleri bunu çok iyi kullanmaktaydı.Her atılım başlangıcında AB üyeliği tehdidi,IMF baskısı,ABD müttefikliğinde zarar görmekten korkan bir Türkiye olurdu.İçerde ise klasik senaryolar sergilenip dururdu.Terörün hortlaması ,dış desteksiz ülkenin ekonomisinin bozulması ve etnik gruplarımız arasında sorunlar çıkartılması senaryoları ile hep gözümüz korkutulmak istendi duruldu.

İşte şu an o durumlardan farklı ve ilk tanımda bir Türkiye var.Ortada bir gerçek var ki o da Türkiye artık bölgesinde söz sahibi ve yaptıkları ile yol gösterecek bir ülke konumunda.AB ile ilişkilerinde daha gerçekçi tutumlar sergileyen,IMF ile anlaşmasını bitirebilen,dünyanın yükselen ekonomileri arasına girebilen Türkiye son olarak Brezilya ve İran ile yaptığı anlaşma ile bu durumunu pekiştirdi.Dikkat edelim ki ve görelim ki Türkiye sadece bölgede değil çok farklı coğrafyalarda bile sözü dinlenen ,arabuluculuk misyonuna layık görülebilen bir ülke.Bunun dışarıdan da böyle görüldüğü açık .Örneğin geçen günlerde Financial Times ,hazırladığı Türkiye raporunda ;Türkiye’nin yükselen ekonomisi ve yürüttüğü politikaları ile AB ve ABD eksenli mahkum politikasından kurtulduğunu ve artık çok daha aktif ve geçerli bir dış politika yürüttüğünü dile getirerek Türkiye’nin çıkışından bahsetmiştir.

Son gelişmelere baktığımızda ise İsrail ile gerilimli politika daha sağduyulu bir eksende götürülebilinirdi diye düşünüyorum.Ancak maalesef ki olay çok farklı yerlere çekilmiş durumda.Evet,soruna daha farklı yaklaşımlar sergilenebilinirdi;ancak ve maalesef ki basınımız neredeyse İsrail’i haklı çıkartacak yaklaşımlar sergiledi.Aynı olayı BM’de İran ile ilgili alınan kararda da gördük.Yıllardır ABD politikasına sözcülük yapmış BM’de ABD ile aynı yönde karar almadık diye Türkiye en başta kendi basınınca eleştirildi.

Maalesef ki aynı olayı şu an terör olaylarında da yaşıyoruz.Terörün bugünkü hali tamamen dış politikadaki çıkışa karşıdır.İsrail ve ABD bazı olayların diyetini isteyebilir.Ancak burada öncelikle iç dinamiklerimizce güçlü olmalıyız.Bundan önceki demokratik açılım yazısında açılımın maalesef ki yanlış bir çizgide start aldığını söylemiştim.İlerleyen zamanlarda açılım daha da karmaşık bir hal aldı.Ancak şu an en son yapılacak şey;açılımın bitirilmeye çalışılmasıdır.Bölge insanı bu yaşananların sorumlusu değildir.Açılımın karşısında duran terör örgütü ve siyasi uzantısının isteği açılımın bitmesidir ki;bu oyuna gelinmemelidir.Bir diğer önemli konu da OHAL isteğidir .Cumhuriyetin ilk yıllarında beri sıkıntı yaşamış İstiklal Mahkemeleri ile,OHAL’ler ile,sıkıyönetimler ile yönetilmiş Doğu halkına yapılacak en kötü şey tekrardan bu süreçleri yaşatmaktır.

Burada asıl yapılması gereken durum;bu zor günlerde iç dinamikleri güçlü bir ülke olduğumuzu kanıtlamaktır.TSK ve siyasi iktidarı her fırsatta eleştirmek ,aşağılayacı ve karalayacı yayınlar yapmak inanın ki sadece oyunu oynayanlara fayda sağlar.Şehitlerimizi ve onların ailelerinin acısını dakikalarca göstermek ve bu olayı iç faktörlere bağlamak ,teröristlere hizmetten başka bir şey değildir.Çünkü unutmamak gerekir ki terör yaşattığı tahribatlar ile insanlara korku salma etkinliğidir,ayrıca.Güçlü bir Türkiye bağımsız politikalar izlemekten geçer.O yüzden dış baskılar bizi yıldırmamalı ,kenetlendirmelidir.İşte bu yüzden asıl şimdi güçlü durma zamanı….

1 Haziran 2010 Salı

VAHŞETİN DİĞER ADI:İSRAİL

Amaçları sadece Gazze’de ki zor durumda olan insanlara yardım götürmekti.Götürecekleri oyuncuklar ile,yiyecekler ile zor durumdaki insanlara yeni bir umut olacaklardı.Kısacası hayatı çok daha zor şartlarda yaşayan insanlara ışık olacaklardı.

Başta Türkiye vardı bu filoda.32 ülke bu filoya destek veriyordu.İsrail’in zulmü sadece Müslüman halkların canını yakmamıştı.İçinde insanlık adına ufacık bir kıpırtı olan her insan bu vahşete sessiz kalamazdı zaten.Ve birkaç gün önce İsrail’in vahşetini gösterdiği Filistinlilere yardım için yola koyuldular.Ancak İsrail acımasızca bu gemiye saldırdı.İnsanların üzerine kurşun yağdırdı.Amaçları sadece yardım olan insanları acımasızca öldürdüler.Bu vahşet tarihe kara bir leke olarak geçecek.Bu kadar insanlıktan çıkmış toplumun bireyleri artık durmalı.Dünya bu kadarı da olamaz olmamalı demeli.

Tüm bunlar maalesef insan olarak katlanamadığımız,yeter artık dediğimiz durumlar.Ancak bu olay farklı ifadeler de içermekte.

Öncelikle ,bu filo sadece Türklerden oluşan bir filo değil.Yani bu saldırı yapıldıysa,bu salt Türkiye’ye yapılmış bir saldırı değil.Eğer Türkiye bu olayı direk sahiplenirse ;Nato’nun 5.maddesi ve BM’nin 51. maddesi devreye girer.Ve de bu maddeler gereğince Türkiye yaptırımlar uygulama hakkına sahiptir.

Ayrıca burada maalesef ki olayı dikkatli yorumlayamama ve önemsememe vardır.Çünkü İsrail bu filoya bir tepki koyacağını önceden belirtmişti.Saldırıdan bir gün önce bu gemilerin güzergahı ile ilgili sert açıklamalar yapıldığında olay maalesef ki ciddiye alınmamıştır.Bu saldırının yapılacağı neredeyse aşikar durumdayken;gemiler takip ettirilmemiştir.

Sonuç olarak insani yardım götüren bir gemiye askeri bir karşılık varmışçasına saldırı da bulunulmuştur.Uluslararası sularda durdurulması bile yanlış olan gemilere terörist bir saldırı da bulunulmuştur.BM bir kez daha ayaklar altında çiğnenen bir kurum olmuştur.Çünkü bu gemide 32 ülkenin insanı vardı.Dünya artık bu oyuna sessiz kalmamalı ve gereken her türlü tepki verilmeli,İsrail’e ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.

ERDEM ÇETİN