27 Ocak 2010 Çarşamba

BAŞARAMAYIP BAŞARDIĞINI SANMAK MI YOKSA GERÇEKTEN BAŞARMIŞ OLMAK MI ?

Merhabalar şimdi yazacaklarımın cevabını beraber bulmak için sizinde düşüncelerinizi bilmek istedim.Eminim hayatta bir çoğumuzun karşılaştığı bir durumdur; zor olanı başarmak kolay olanı başaramamak yada kolay olanı başarmak zor olanı başaramamak.

Peki sizce kolay olan...ı başarıp ,zor olanı başaramamak mı ? yoksa zor olanı başarıp kolay olanı başaramamak mı başarmaktır aslında ?

Şimdiden düşünceleriniz için teşekkürler.

AHMET ALİ ODABAŞI

10 Ocak 2010 Pazar

2010 TÜRKİYE (İç Siyaset)

Geçen yazıda dış siyaset analizi yapmış ve bu yazıda da iç siyaset analizi ile 2010 yılını değerlendireceğimizi belirtmiştik.Geçen yazıdaki en belirgin nokta ve değinilmesi gereken konu dış siyasetteki belirgin hatların iç siyasette olmamasıydı.Yani ülkenin iç siyaseti, farklı başlıklarla değişmeye çok müsait olduğundan bu günkü yazıda da bu sene ülke gündemine girecek farklı konuları ve sonuçlarını değerlendirmeye çalışacağız.

Öncelikle 2010 yılı, normal şartlar altında bir seçim yılı olmadığından, erken seçim ihtimalinin gerçekçi bir fikir olarak gözükmemesinden ötürü mevcut siyasi iktidarın devamını yaşayacağımız bir sene olacak.
Bundan önce her zaman tartışılmış ve geçen yılın sonlarında daha da yoğun tartışılan yasama - yargı ilişkisi ve birbirlerine olan üstünlük mücadelesi bu sene de mevcut durumunu aynen devam ettirecektir.Yargıtay da ki 33 boş koltuk ve bu duruma bağlı olarak yapılacak seçim bu senenin hemen başında yargının işlerliğini sürdürmesi açısından öncelikli konudur.Ayrıca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve hükümet arasında sürekli devam eden çekişme ve dinleme olayları bu sene içinde de çok tartışılacak.
Kapatma kararı ile isim değiştiren eski DTP li yeni BDP liler yine İmralı’dan gelecek talimatlar ile politikalarına yön verecekler.Ve de yılın muhtelif bölümlerinde provokatif eylemlerine devam edecekler.
Habur’dan gelenlerin kahramanca karşılanması sonucu sekteye uğrayan Demokratik Açılım Projesi’nde bu sene yeni ve somut adımlar atılmaz ise bu projede devletin uygulayamadığı bir projesi olarak tarihte yeni alacaktır.Ayrıca Sivil Anayasa ile ilgili fikirler bu sene de belli dönemlerde tartışılacaktır.Ama diğer projede olduğu gibi bu projede de gerçekçi bir yaklaşım olmaz, toplumun tamamına yakının ortak olduğu bir noktaya gelinmez ise geçmiş senelerde ki gibi yine bu anayasa fikri sadece tartışılmakla kalır.
İç siyasetin belki de halka en yakın olan kısmı yerel iradeler de seçimden sonraki ikinci yıllarını geçirecekler , bu sene.Ve de ne yazık ki bir çok belediye başkanı halka hizmet vermek için yeni seçimin bir yıl öncesini bekleyecekler.
Ve de ülke gündeminin en önemli iki konusu… Ergenekon Davası ve Hükümet-Asker ilişkisi

Ergenekon Davasında süreç hala devam etmekte.Ve de bu süreç yeni gözaltına alınmalar,tutuklamalar ile ordunun üst kademelerine sıçrarsa ,o zaman zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkiler de taraflar ne kadar sertleşir ve ilişkiler nereye sorusu çok ama çok önemlidir.Ayrıca yine sürmekte olan Kozmik Oda İncelemeleri sonucunda gerçekten önemli bulgulara rastlanılırsa ,asker içinde suikast girişimi iddiaları içine adı karışmış yetkililer bulunursa ordu kendi içinde tasfiyelere girmelidir.Nasıl ki Arjantin’de Cunta Dönemi tekrardan sorgulanıyor ve suçlular belgeleri ile ortaya çıkartılıyorsa aynı durum ülkemizde de uygulanmalıdır.Kozmik Oda İncelemeleri sonucunda hiçbir şey bulunmaz ise ‘biz aradık bir şey bulamadık’ demek de öyle kolay bir geçiştirme olamaz.Çünkü ülkenin askeri olarak en önemli belgelerinin korunduğu bir odaya girilmiştir.Ve de bu bir sivil aramadır.O yüzden bu şekilde bir girişin sonucunda Türk ordusu zarar görmemelidir

Yeni senede bunlar dışında da bir çok gündem maddesi olacaktır.Ama temennimiz, değişen gündem de sağduyunun ve ülke menfaatleri doğrultusunda gelişmelerin olmasıdır.Kurumların birbirleri üzerinden yaptıkları iktidar kavgaları ülkenin hiçbir şekilde yararına olmaz.Her kurum öncelikli olarak kendi sorumluluk alanlarında görevlerini sürdürmelidir.Ve de umarız ki bunların yaşandığı,geçmiş senelerde yaşananların olumsuzluların yaşanmadığı bir sene olur.
ERDEM ÇETİN

5 Ocak 2010 Salı

2010 TÜRKİYESİ (Dış Siyaset)

Olayları ,durumları,olacakları ve olmuşları kendimizce değerlendirdiğimiz yazıların bir yenisi ile daha tekrardan bu satırlardayız.2009 yılının son günlerinde yeni yıl ve beklentiler ile ilgili bir yazı yazmıştık.Fakat bu günkü yazı daha spesifik konular çerçevesinde olacak.2010 yılının bu ilk günlerinde bu senenin nasıl geçebileceğini Dünya genelinden Türkiye özeline inerek değerlendirmeye çalışacağız.

Değerlendirme yazımız 2010 Türkiyesi ise elbette ki bu coğrafyayı sadece kendi açımızdan değerlendiremeyiz.Yani Dünya konjonktüründe bu sene olabilecekler, ülkemizin nasıl bir sene geçireceğine de ışık tutacaktır.Değişimin çok ama çok hızlı yaşandığı dünyamızda,2010 senesini değerlendirirken gözleme son 20 yıllık periyotta dünyada yaşanan gelişmeler ve ülkemizin bu gelişmelere nasıl reaksiyonlar verdiği ile başlanmalıdır.Çünkü bu değişimler sadece bizi değil tüm dünyayı etkilemiştir.Nasıl etkilemesin ki?1990 yılından bu yana geçen sürede,SSCB dağılmış ve BDT kurulmuştur.Varşova Paktı dağılmıştır.Balkanlar son yıllarda çok büyük karışıklıkları ve savaşları görmüştür.Milliyetçilik akımları yükselme göstermiştir.AB olgusu artık tüm Avrupa ülkelerini içine alan bir olgu olmuştur.Ve AB genişleme politikasına hız vermiştir.Avrupa ülkeleri kendi içlerinde GLADYO tehlikesi ile tanışmıştır.NATO ve BM, ABD politikalarının hukuksal kalkanı rolüne bürünmüştür.Avrupa ve Dünyada İslamofobia olgusu ilerlemiştir.Savaşlarda kara harekatı olgusu yerini teknolojiye bırakmıştır.Nükleer silahlanma çoğalmıştır.Teknolojiyi kullanma olgusu inanılmaz bir hal almıştır.İsrail ve politikaları her geçen gün daha büyük bir rol üstlenmiştir.Ve de 2000’li yılların başından itibaren ABD odaklı savunma stratejisi ile dünya güvenlik stratejisi yeni bir boyut kazanmıştır.

Tüm bu yaşananlar dünya için ne kadar önemli ise bizim için de o kadar önemlidir.İslam ülkesi olmamız ,bu coğrafyada yaşamamız,AB hedeflerimiz ve ülke içindeki Gladyocu oluşum nasıl diğer ülkeler için politika belirlemede önemli ise bizim için de o kadar önemlidir.
Yani bunları kendi dışımızda görme ihtimalimiz söz konusu değildir.AB ile yeni senede ilişkilerimiz büyük aşamalar kat eder ve çok önemli noktalara bu sene geliriz fikri bize kalırsa gerçekçi bir fikir değildir.Ama geçen sene sonlarındaki serbest dolaşım imkanı ile ilgili haberler AB yolunda politikalarımıza yön verecek birincil konu olmalıdır.BM ,NATO ,vb. kurumlardaki üyeliklerimiz bu sene ile ilgili olarak değişmeyeceğinden; bu kurumlar da 2010 yılından önceki konumumuz ve duruşumuz aynı şekilde devam edecektir.2009 yılında söz dalaşı şeklinde geçen Türkiye-İsrail ilişkileri bu sene İsrail’in olası bir Filistin saldırısında ne hal alır bilinmez ama gerilen ilişkilerin de çok daha fazla gerilmeyeceği mevcut durumda olası gözükmektedir.Karikatür ve İslam üzerinden saldırıların olmaması durumunda Türkiye’nin Baltık ülkeleri ile olan ilişkileri de çok fazla değişmeyecektir.Son olarak bize her zaman sorun olmuş ve olacak Ermeni Sorunumuz ve Kıbrıs meselemiz de bireysel açıklamalar dışında yeni bir durum olmayacaktır.Ermeni Protokolü bu sene meyvelerini mi verir yoksa yapraklarını döker bilinmez ama geçen sene sonundaki bir yazıda değindiğimiz gibi meyvelerini verir, sözde iddialar sonuçlanır fikri çok ama çok zor bir ihtimaldir.

Evet, kendimizce Dünya üzerinden bir Türkiye değerlendirmesi yaptık, bu yazıda.Varsayımlar elbette ki temek aktör oldu.Ama dış siyasetimiz, ülkeler ile olan ticari ve siyasi anlaşmalarımız ,bizim ülke menfaatlerimiz sadece bir seneye mahsus olmadığından dış politikamız da diğer yazıda değineceğimiz iç siyasetimiz gibi çok değişkenlik gösteren bir yapıda değildir.O açıdan çok değişkenlik göstermeyen dış siyasetimizde her türlü manevrayı ülkemiz menfaatine yapabilmek olmalıdır,yeni sene de dış siyasetteki hedefimiz.Ve de umarız ki 2009 senesi ülke adına kazançlarımızın bol olduğu bir yıl olur.
ERDEM ÇETİN